Nisan_2024

M.Ö. 3300 ila 2600 yılları arasında günümüzde Ukrayna ve Rusya’nın yer aldığı bölgelerde baskın olan Yamnaya Kültürü’ne mensup insanlar, doğaya olan hâkimiyetlerini günlük yaşamlarına adapte edebilme yetenekleriyle nam salmışlardı. Muadilleri gibi göçebe yaşam tarzını benimseyen bu insanlar, büyükbaş hayvanları güderek hayatlarını idame ettiriyorlardı. Binlerce yıllık zaman diliminde günümüzde Finlandiya, İsveç, Sırbistan, Bulgaristan ve Macaristan’ı kapsayan bölgelere kadar ulaşmayı başaran bu insanların dönemin şartları hesaba katıldığında ana vatanlarından çok uzakta kalan bu topraklara nasıl gelebildikleri sırrını yakın zamana kadar korumayı başardı. M.Ö. 4000 dolaylarında yaşanan çığır açıcı bir gelişme bölgede yaşayan insanlar başta olmak üzere o dönem zarfında bilinen dünyanın tüm dengelerini yerinden oynatan bir dizi olaylar serisine yol açtı. İnsanoğlunun at üzerine bilinçli bir biçimde ilk olarak ne zaman çıktığı ve beşerî ihtiyaçlarını karşıladığı ezeli bir merak konusuydu. Bulgaristan’ın Malomirovo şehrinde yapılan arkeolojik kazılar bu merakı gidermeyi vadeden somut veriler ortaya koydu. “Kurgan” adı verilen Orta Asya’ya özgü defin sahalarının Trakya’daki örneklerinde bulunan insan kalıntıları üzerinde çalışan bilim insanları, kazı alanında bulunan eşyaların geçmişte Asya’da yaptıkları keşiflerle eşleşmesinden yola çıkarak bunların bölgeye göç eden Yamnaya insanlarına ait olduğunu saptadı. Ancak durum kemikler üzerinde yapılan incelemeler neticesinde daha da ilginç bir hal aldı. Bilim insanları söz konusu kemikleri incelediklerinde bunların sıradan hayatlar sürmüş insanlara ait olmadıklarını hemen fark etti. Elde edilen kalıntılardaki farklılıklar, bu insanların at üzerinde yoğun bir mesai harcadıklarını ve bu sebepten kemiklerde birtakım deformeler olduğunu ortaya koyuyordu. Bilim insanları, özgün yapılara sahip bu kemiklerin “Binicilik Sendromu” adı verilen, binicilik faaliyetleri neticesinde oluşan farklılıklar dizisine mensup olduğunu saptadı. Binicilik Sendromu izlerini taşıyan bu kemikler, bilim insanlarına Yamnayaların bilinen en eski biniciler olduğunu söylüyordu. Yamnaya Kültürü ve tarihteki ilk biniciler, atların evcilleştirilmesi ve kullanımıyla tarih sahnesine çıkmıştı. Binicilik, savaş taktikleri, ticaret ve iletişimde büyük bir dönüşüm yaratmış ve Avrupa'nın genetik ve kültürel yapısını etkilemişti. Yamnaya Kültürü, yapılan bu keşfin ardından, insanlığın atı ve biniciliği keşfetmesinde önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilmeye başlandı. Yamnaya halkı, atları sadece ulaşım aracı olarak kullanmakla kalmamış, aynı zamanda onları savaşta da etkin bir şekilde kullanmıştı. Bu, savaş stratejilerinde ve toplumsal organizasyonda önemli değişikliklere yol açmıştır. Science Advances’te yayımlanan çalışmanın başyazarı Martin Trautmann, “150’si Yamnayalılara ait kurganlarda bulunan 39 bölgeden 217’den fazla iskeleti inceledik. Bunlarda geçmiş dönemlere ait aktivite modellerini saptamak kolay değildir. Buluntular yalnızca geçmişin alışılmış faaliyetlerini anlamak için güvenilir içgörüler sağlar” dedi. Kazı alanında çalışmalar yapan uluslararası ekip, Binicilik Sendromu’na kanıt teşkil eden göstergeler olarak belirlenen 6 adet teşhis kriterini temel aldı. Pelvis ve uyluk kemiği (femur) üzerindeki kas bağlantı yerleri, kalça çukurlarının normalde yuvarlak olan şeklindeki değişiklikler, asetabular kenarın femur boynu üzerindeki baskısının neden olduğu baskı izleri, femur çapı ve şekli, tekrarlanan dikey etkinin neden olduğu vertebral dejenerasyon ve tipik olarak düşmeler, tekmeler veya atların ısırmalarından kaynaklanabilecek travmalar bilim insanlarına yaptıkları saptamalarda ışık tuttu. Yamnaya Kültürü’ne mensup insanların yapılan bu kazı çalışmaları sonucunda elde edilen veriler ışığında bilinen en eski at binicileri oldukları kanıtlanmış oldu. Elde edilen buluş, aynı zamanda bu insanları ana vatanlarından bu denli uzaklara nasıl böylesine etkin bir şekilde gelmiş oldukları sorusuna da cevap niteliği taşıyordu. Bu insanlar at üzerinde göstermiş oldukları hünerle tarihin akışını ve kültürel gelişim sürecini bir hayli hızlandırmış oldular. Malomirovo kazı alanındaki buluntular. 52 • www.tjk.org • ARAŞTIRMA •

RkJQdWJsaXNoZXIy ODAzNjM=