2022_Subat

30 TJK’NIN SESİ ŞUBAT 2022 ∂ Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 11 Nisan 1964 yılında Ankara’da doğdum. Küçük yaşlardan itibaren iş hayatı içerisinde bulunmamın da etkisiyle eğitim öğretim hayatımı tamamladıktan sonra çalışmaya devam ettim. Dedem rahmetli Eyüp Sabri Tuncer’in kurmuş olduğu aile şirketimizin farklı birimlerinde görev yaptıktan sonra 1994 yılında babam Sabahattin Tuncer’den görevi devraldım. 1995 yılında Ankara, Lalahan’da son derece modern, yüksek üretim kapasiteli ve yüksek teknoloji alt yapısına sahip fabrikamızı hayata geçirdikten sonra Eyüp Sabri Tuncer’i bir dünya markası yapabilmek hedefiyle çalışmalarımı sürdürdüm. Uluslararası GMP (Good Manufacturing Practices) standartlarıyla çalışan tam otomasyona sahip fabrikamızda uzman ekibimizle çalışmalarımızı devam ettirmekteyiz. Eyüp Sabri Tuncer Türkiye’nin tüm dünyaya açılan kozmetik markası olarak, Hong Kong’dan Amerika’ya, Avrupa Birliği Ülkeleri’nden Mauritius Adaları’na kadar uzanan 70’den fazla ülkeye ihracat yapan, ülkemizin alanında bayrak taşıyan kurumlarından birisi haline geldi. Bugün Eyüp Sabri Tuncer Kozmetik Sanayi A. Ş.’de Yönetim Kurulu Başkanlığı görevimi, ailenin üçüncü kuşak temsilcisi olarak sürdürmekteyim. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sivil toplum kuruluşlarının, vakıfların, federasyonların söz sahibi olmalarının gerekliliğine inanıyorum ve her dönem bu projelerde görev alarak destekliyorum. Yüzyıllık Markalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı, Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı Kurucusu, Mütevelli Heyeti Üyesi ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak görevlerimi sürdürmenin yanında daha birçok sivil toplum örgütü, vakıf ve derneğin yönetim kurullarında aktif olarak görev almaktayım. Aynı zamanda Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı bir “Profesyonel Çiftçi” olarak, İzmir Çeşme’de nesli yok olmakta olan sakız koyunu yetiştiriciliği de yapmaktayım. Sakız koyunu ırkının yeniden yaygınlaştırılması için Ege Üniversitesi ile ortak projeler de yürütüyoruz. 300 adet anaç koyun bulunan çiftliğimizde yetiştiricilik faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Bununla birlikte Manisa Akhisar’da bulunan 1000 ağaçlık zeytin bahçemizde bölgede modern ve bilinçli zeytin yetiştiriciliğine yönelik eğitimler vererek, modern zeytin yetiştiriciliği konusunda da öncülük etmekteyiz. ∂ Atlar ve atçılık ile nasıl yakınlaştınız? Günümüz çocuk ve gençleri, ne yazık ki tüm günlerini bilgisayar, oyun konsolu, cep telefonu veya tablet başında geçiriyorlar. Ben de oğlum Eyüp Sabri’yi bu teknoloji kirliliğinden uzaklaştırmak için bir spor dalına yönlendirmek istedim. O zamanlar futbola ilgi duyuyordu, ben de onu Galatasaray’ın altyapısına futbolcu hazırlayan bir futbol okuluna götürmeye başladım. Burada kötü bir tecrübe yaşadı; takım arkadaşlarından birisinin çektiği bir şut sonucunda top yüzüne çok sert çarptı. Henüz 8 - 9 yaşlarında olan oğlum, o günden sonra futbola yeteri kadar konsantre olamadı. “Ben de topa çok sert vurursam, bu top arkadaşlarımın yüzüne çarpabilir ve onlara kalıcı zararlar verebilir” diye düşünüyordu. Küçük yaşlarda yapılan spor branşlarının kişinin karakterinin şekillenmesinde önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Futbolda edindiği çevreden bu kazanımları elde edemeyeceğini de düşündüğüm için oğluma başka bir spor dalı arayışına girdim. Evimizin yakınlarında da köklü bir at çiftliği bulunuyor. Bir hafta sonu, evimize çok yakın olmasına rağmen o zamana kadar hiç gitmediğimiz bu çiftliğe oğlumu götürmeye karar verdim. O gün oğlum orada ilk defa ata binmiş oldu. Sonraki hafta sonu bir daha gitmek istedi, bir sonraki hafta sonu da derken, ben de binicilik sporuna; at ve binici arasındaki o özel bağa ilgi duymaya başladım. Binicilik, her geçen gün oğlumun karakterini güçlendiriyor, kişiliğini olumlu yönde şekillendiriyordu. At bindikçe hem fiziği gelişiyor hem de özgüveni katlanarak artıyordu. Maalesef ki günümüzde fazlasıyla hakim olduğunu düşündüğüm, insanları zehirleyen, gereksiz ve aşırı bir özgüvenden bahsetmiyorum; ata binen insanların yeterli ve ölçülü bir özgüven ile özel bir disiplin kazandıklarını gözlemledim. Bir binici, ata bindiğinde kendine, atına ve çevresine hakim oluyor. Örnek vermemiz gerekirse, bir engel atlama sporcusu antrenman veya müsabaka yapacağı maneje çıkıp, önce bir etüt yapıyor. “İlk önce hangi engelden atlayacağım, o engelden sonra diğer engele hangi rotadan gideceğim, benim yeteneklerim ve atımın yetenekleri nelerdir?” gibi soruları yanıtlayıp bir strateji geliştiriyor. Daha sonra da bir plan yapıp, o planı uygulamaya koyuyor. Henüz ilk maniadan atlarken bile bir sonraki ya da ondan sonraki maniayı nasıl atlayacağını düşünüyor. Aynı anda hem kendisine hem de kendisinden katbekat büyük canlıya hakim olup, onu planları doğrultusunda yönlendiriyor. Üstelik de bunları aynı anda ve çok kısa bir sürede yapması, anlık değişkenler ile ilgili alternatif planlarını da hızlıca hayata geçirmesi gerekiyor. Bu nedenlerle ben geleceğin yöneticilerinin mutlaka ama mutlaka binicilik sporu ile ilgilenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu spor dalını küçük yaşlarda icra eden çocuk ve gençlerin de ileride daha iyi birer yönetici olabilecekleri kanaatindeyim. Dolayısıyla bu sporu halkımıza daha çok anlatmak gerektiğine inanarak, bu konuda kendi adıma neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. EYÜP SABRI TUNCER

RkJQdWJsaXNoZXIy ODAzNjM=